5 Temmuz 2015 Pazar

Küba Şehirleri


KÜBA ŞEHİRLERİ 

 Küba şehirlerinin genel özellikleri şu. Her şehirde şehrin büyüklüğüne göre en az 1 tane meydan var. Bu meydanların etrafında mutlaka bi kilise, bir kültür merkezi veya tiyatro ve bir okul var. Bunların dışında her şehirde mutlaka bir devrim meydanı ve bir stadyum var. Müziğe çok düşkün oldukları bilinen Küba’lıların sanat merakı yalnızca bununla kalmıyor. Her meydanda en az 2-3 tane modern heykel var. Bunun yanında özellikle duvar resimleri gerçekten görülmeye değer. Küba’da şehir planlamaları çok düzgün. Genelde bütün cadde ve sokaklar birbirine dik ve paralel olarak tasarımlanmış. Parklar şehrin tam ortasında yer alıyor. Merkezden uzaklaştıkça sokaklar ve caddeler gerek mimari, gerekse sosyal açıdan değişim gösteriyor. Melakon, Küba’daki sahil şehirlerinde okyanusun dev dalgalarına karşı oluşturulmuş bir türlü dalgakıran. Genelde sehrin tüm sahili boyunca uzanan Melakon’lar İzmir’deki Kordonboyu’nu andıran görüntüsüyle çoğu Küba’lının boş zamanlarında sayfiye yaptıkları, rom içip müzik yaparak eğlendikleri bir alan.

 HAVANA





 Küba’nın başkenti Havana, yaklaşık 3 milyonluk nüfusu ile Küba’da en çok turist çeken şehirlerin başında geliyor. Çeşitli büyüklükteki meydanları, katedralleri, eski arabaları ve eski İspanyol mimarisinin etkisinde kalmış binaları ile sürekli hereket halinde olan bir şehir Havana. Havana, Eski Havana, Merkez Havana, Vedado ve Miramar olmak üzere dört bölümden oluşuyor. Turizmin kalbinin attığı yer Eski Havana (Habana Vieha). En önemli meydanlar bu bölgede yer alıyor. Bu bölgede yer alan en önemli yapı, Amerika’nın başkenti Washington’da bulunan başkanlık sarayı olan Beyaz Saray’ın küçük bir modeli olan Capitolyo binası. Binanın etrafında bulunan eski arabalar ile bir şehir turu atmak oldukça keyifli oluyor. Capitolyo’nun çaprazında bulunan Parque Central Havanalıların boş zamanlarında bir araya gelerek spordan siyasete birçok konuyu aralarında tartıştıkları ve ağaçların altında serinleyerek dinlendikleri bir park. Parkın hemen karşısında bulunan Büyük Tiyatro en önemli tiyatro oyunlarının ve bale gösterilerinin sergilendiği bir mekan. Tiyatro binasının yanında bulunan Hotel Ingilterra ise Havana’nın en popüler otellerinden biri. Sırtınızı Hotel Ingilterra’ya döndüğünüzde karşınıza gelen caddenin adı, Obispo. Benzetmek gerekirse Havana’nın İstiklal Caddesi diyebiliriz. Sağlı, sollu büyüklü küçüklü barları ve hediyelik eşya mağazaları ile Havana’da kaldığınız süre içinde en az 2-3 kere uğrayabileceğiniz bir cadde. Özellikle en çok ihtiyaç duyabileceğiniz İnternet erişimini yine bu cadde üzerindeki Etecsa mağazasından yapabilirsiniz. Çünkü Küba’da internet erişimini ancak bu mağazalarda yapılabiliyor. Yani bizdeki gibi adımbaşı internet cafe yok. Yine aynı cadde üzerinde bulunan eczanenin açılış tarihi 1884. Ve iç dekorasyonu bozulmadan korunmuş ve halen işlevini sürdüren bir eczane. Burası sırf yazarkasasının görülmesi için bile görülmeye değer. Bu caddenin sağında ve solunda yer alan dar sokaklarda ise birçok hediyelik eşya dükkanları ile resim atölyeleri bulabilirsiniz. Caddenin devamı sizi Armas meydanın çıkarır. Bu meydanda canlı müzik yapan müzisyenlerin yanı sıra eski kitap ve plaklar satan sahaflara, turistler ile fotoğraf çektirmek için yöresel kıyafetler ile dolaşan hanımlara rastlayabilirsiniz. Bu cadde üzerinde bulunan Hotel Ambos ise ünlü yazar Ernst Hemingway’in Küba’ya geldiği zamanlar kaldığı ve bir çok kitabını kaleme aldığı bir mekandır. Havana’da Ernst Hemingway ile bütünleşmiş iki mekan daha vardır. Biri El Fioridita, diğeri La Bodeguita del Medio. Ünlü yazar bu iki mekan için şunları söylemiş… “Ben en iyi mohitoyu El Bodeguita’da, en iyi daiquriyi ise El Floridita’da içerim.” Her iki mekanda da bir içki içebilmek için gördüğü yoğun ilgi nedeniyle önceden sıraya girip bir süre beklemeniz gerekiyor. Armas meydanının sonundan sağa döndüğünüz da yolunuz eski araba müzesinin önünden sizi Plaza Vieha’ya (Eski Meydan) ulaştırır. Ortasında mermer bir havuzun bulunduğu meydan Havana’nın en hareketli meydanlarından biridir. Bu meydandan çıkıp tren istasyonunun yanındaki el sanatları pazarına varırsınız. Her zevke hitap eden çeşitli hediyelik eşya, yağlıboya tablo gibi elişlerinin bulunduğu bu pazarda yapacağınız pazarlıklarla makul fiyatlarda değişik objeler edinebilirsiniz. Hotel Ambos’un karşısında bulunan Mercaderes sokağını takip ettiğinizde ise yol sizi ünlü Katedral meydanına çıkarır. Barok tarzında inşa edilmiş olan bu katedralin bulunduğu meydan her zaman çok hareketlidir. Meydanda bulunan cafe ve restauratlar sürekli çalan canlı müzikler nedeniyle hiç boş kalmamaktadır. Bu meydanda da yöresel giyimli bayanlar ve falcılar turistler için oldukça cazip fotoğraf malzemeleridir. Katedral meydanından soldaki ara sokakları takip ederek Devrim müzesine ulaşabilirsiniz. Önünde Fidel Castro’nun devrim çatışmaları sırasında kullandığı bu müze Küba’nın bağımsızlığı için yaşananları gözler önüne seriyor. Devrim müzesinden çıkıp deniz istikametinde yürüdüğünüzde karşınıza San Salvador de la Punta kalesi çıkar. Burası aynı zamanda Havana’nın bütün sahili boyunca uzanan Melacon’un başlangıç noktasıdır. Atlas okyanusunun azgın dalgalarının vurduğu bu uzun sahil şeridi havanlıların şehrin gürültüsünden uzak, balık tutup, piyasa yaptıkları veya çaldıkları enstrumanlar ile bir miktar para kazanmaya çalıştıkları gece gündüz canlı olan bir yer. 

CİENFUEGOS



 Cienfuegos, Başkent Havana’ya yaklaşık 350 km. uzaklıkta bir sahil ve liman kenti. Küba’daki her şehirde olduğu gibi burada da bir meydan, o meydana bakan bir kilise, bir kültür merkezi veya bir okul ile şehrin yönetim binalarından biri yer alıyor. Cienfuegos’un merkezindeki bu parkın adı Jose Marti. Parkın bir tarafında bulunan Thomas Terry tiyatrosu beklide yalnız Küba’nın değil, belki de dünyanın en önemli tiyatrolarından biri. Özelliği de 1888 yılında açılmış olan bu tiyatro koltukları dahil o günkü özelliklerini günümüze kadar taşımış olması. Ve etkinliklerine devam ediyor. Parkın bir tarafında Cathedral de la Purisma Concepcion, diğer tarafında ise tarih müzesi yer alıyor. Ayrıca şehirde dünyaca ünlü Cohiba veya Monte Cristo gibi markalı puroların üretildiği fabrika da burada. Fabrikaya giriş ücretli, ancak içeride fotoğraf veya video çekimi kesinlikle yasak. Bu konuda hiç taviz vermiyorlar. Cienfuegos’ta ayrıca eski buharlı lokomotifleri bir arada görebileceğiniz bir park var. Şehrin ana caddesini geçip Melakon’a ulaşa bilirsiniz. Melakon boyunca yürürken sahil kesiminde cafeler, restaurantlar ve alış veriş yapabileceğiniz mekanlar mevcut. Melakon’un sonunda ise bir anda sizi bir kuzey Afrika veya bir Arap ülkesinde olduğunuzu hissettirecek Palacio del Vale isimli şık bir restaurant var. Şehrin merkezindeki cafelerde otururken dinleyebileceğiniz canlı müzik yediğiniz yemeğin veya içtiğiniz içkinin tadını daha çok arttıracaktır. Bu arada meydanda gezerken, özellikle direkli koridorda çok çeşitli hediyelik eşya ve ağaç oyması işlerden çok makul fiyatlara edinebilirsiniz. 


TRİNİDAD



UNESCO tarafından Dünya Kültür Şehirleri kapsamında koruma altına alınmış olan Trinidad , dünya çapında Havana’dan sonra Küba’nın en ünlü şehri. Arnavut kaldırımı ara sokakları, her şehirde olduğu gibi meydanı, kilise ve parklarıyla tipik bir Küba şehri. Özellikle ara sokaklardaki pastel renklere boyanmış tek katlı binaları fotoğraf meraklıları için güzel kareler çıkmasına olanak sağlıyor. Trinidad’daki meydanın adı ise Plaza Major. Çevresinde Catedral Santisima Trinidad’ın yanısıra Museo Arquelogia y Ciencias Natura, Museo Romantico ve Museo Arquitectura gibi müzeler bulunuyor. Trinidad sahilden yaklaşık 15 km. uzaklıktaki Ancon plajı sayesinde özellikle dalışa meraklı turistler için cazip bir yer. Sabah saat 9.00’da kalkan tur katamaranları sizi karşıdaki adaya ulaştırmadan önce mercan resifleri üzerinde dalış molası veriyor. Tüplü veya snorkel ile yaptırılan bu dalışlarda istediğiniz takdirde tekne tarafından karşılanıyor. Trinidad’tan Ancon plajına en ucuz ulaşım, cocotaxi’ler ile yapılabilir. Ücret, gidiş dönüş kişi başı 4 CUC. Trinidad aslında diğer Küba şehirleri içinde en küçük olanı. Ama mimari özellikleri nedeniyle en çok turist çeken şehirlerden biri. Bir de Trinidad’ın bu kadar cazip hale gelmesinin bir başka nedeni Havana, Varadero, Santa Clara tur güzergahı üzerinde olması. Bilindiği gibi Che Guavera’nın şehri olan Santa Clara Küba’ya giden turislerin mutlaka uğradığı bir şehir. Meydanı, katedrali, müzesi ve özellikle meydanda bulunan Casa de la Musica akşam yemeklerinden canlı performansların yapıldığı, mutlaka gidilmesi gereken yerlerden biri. Bu arada Trinidad’a gidenlerin akşam yemeği programları içine mutlaka koymaları gereken mekanlardan biride Ristorante 1514. Yaklaşık 500 yıllık bir binada, en az 80-100 yıllık yemek takımlarıyla servislerin yapıldığı bu restaurantın fiyatları da hiç sanıldığı gibi abartılı değil. Çekinmeden gidip canlı müzik eşliğinde farklı bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. 

BAYAMO



 Bayamo, Trinidad, Santa Clara, Hulguin, Santiago de Cuba güzergahı üzerinde bulunan Bayamo, klasik bir Küba şehri. Meydanı ve bir ana caddesinden başka bir özelliği olmayan bu şehirde görülmeye değer fazla bir şey yok. Ancak meydandaki kilisede yapılan düğün sırasında kilise korosu ile davetlilerin birlikte oluşturdukları koro gerçekten muhteşemdi. 

SANTİAGO DE CUBA 



 Bana göre Havana ve Trinidad’tan sonra Küba’ya seyahat edenlerin mutlaka görmesi gereken üçüncü şehir. Küba’nın ikinci büyük şehri olan Santiago de Cuba, dünya çapında ünlü olan Küba müziğinin başlangıcı noktası olarak kabul ediliyor. Her şehirde olduğu gibi yine büyük bir meydan ve büyük bir katedral. Ve meydanda turist müşterilerini bekleyen her model eski Amerikan arabaları. Öyle ki, aralarında 1930’lu yıllara ait modelleri bile görmek mümkün. Parque Cespedes isimli bu büyük meydanın bir cephesinde Basilica Metropolitana Santa Ifigenia ve Museo Arqıdıocesano, diğer bir kenarında, Küba’nın en eski binası bulunuyor. Yapım yılı 1516 olan bu bina içindeki mobilyaları ile birlikte bugüne kadar korunmuş ve halen müze ev olarak kullanılıyor. Parkın diğer cephesinde ise Şehrin en büyük oteli olan Hotel Casagranda, seyahat acentaları ve banka şubesi bulunur. Cespedes parkınından çıkıp Aguilera caddesini takip ettiğinizde Küçük bir park olan Dolores parkına gelirsiniz. Bu parkın da bir köşesinde Iglesia Nuestra Senora los Dolores kilisesi yer alır. Yürüyüşünüze buradan devam ederseniz Önce Marte meydanına, daha sonra da Özgürlük müzesine ulaşırsınız. Her yıl bağımsızlık kutlamalarının yapıldığı Özgürlük meydanı ise nerede ise şehrin sonundadır. Cespedes meydanını geçip Heredia caddesine girdiğinizde ise sizi ayrı bir dünya karşılıyor. Cadde boyunca her mekandan farklı bir müzik sesi yayılıyor. Özellikle Casa de la Trova şehirdeki en ünlü müzik kulübü. Kaldığımız casanın sahibi şöyle diyor; “Bu caddede yürürken karşınıza her an Küba’nın dünyaca ünlü bir müzisyeni çıkabilir.” Zaten her mekanda sürekli canlı müzik var. Bu arada meydanlar da bu müzik kulüplerinden farklı değil. Genelde Casa de la Trova dışında akşamları giriş ücreti alınmıyor. İçtiğiniz içkinin parasını ödüyorsunuz. Program sırasında gurup elemanlarından biri kendi CD’lerini satmak için yanınıza geliyor. Almak istemediğinizde ise kesinlikle ısrar etmiyorlar. Verdiğiniz bahşişe teşekkür ederek yanınızdan ayrılıyorlar. Bu arada Santiago de Cuba, hediyelik eşyalar alabileceğiniz uygun bir kent. Meydandaki Casagranda Hotelin balkonunda akşam yemeği fiyatları oldukça makul, en azından hijyen açısından güvenilir. Eski kitap ve LP ve 45’lik meraklıları için de yine en iyi adres Heredia caddesindeki sahaf. Hemen her dilde kitap ve çeşitli sanatçılara ait plaklar bu dükkanın koleksiyonları arasında. Santiago de Cuba’dan Küba’nın her yerine kara veya hava yolu ile ulaşmanız mümkün. Küba içinde yapacağınız biletlerinizi Cubana Tur’dan temin edebilirsiniz. 

BARACOA




 Baracoa Küba’nın en doğusunda, küçük bir sahil ve balıkçı kenti. Cristof Colomb’un Amerika’ya ulaştığını sanarak okyanus ötesinde batıda ilk ayak bastığı nokta olarak kabul ediliyor. Santiago de Cuba’dan yaklaşık 10 saatlik bir otobüs yolculuğu ile ulaşılan Baracoa’nın bir başka özelliği, yol güzergahı üzerinde bulunan dünyaca ünlü Guantanamano Amerikan toplama kampının bulunduğu kasabadan geçilmesi. Santiago de Cuba ile Baracoa arasındaki yol yeşilin tüm tonlarını kapsayan bir doğal yapıya sahip. Baracoa, Küba’da kakaonun yetiştiği tek bölge. Bu nedenle mola verilen yerlerinden yumurta büyüklüğünde kakao topakları satın alabilirsiniz. Ve Baracoa’nın merkezinde yalnızca sıcak çikolata servisi yapan kafede bu tadı deneyebilirsiniz. Hemen her küba şehrinde olduğu gibi burada da bir Marti meydanı,biraz ilerisinde ise İndipendencia meydanı var. Nuestra Nuestta senora de le Asuncion Katedrali de bu meydanın kenarında bulunuyor. Parkın çevresinde ise sanat galerisi, Casa de la Trova müzik kulübü, ulusal tiyatro yer alıyor. Meydandan sahile yani Melacon’a çıkıp yolu takip ettiğinizde yolun sonunda eski bir kalenin kalıntıları üzerine kurulmuş La Punta restauranta gelirsiniz. Şık servisi ve makul fiyatları ile dinlenmeniz için güzel bir mekan. Baracoa’yı tepeden görebileceğiniz en güzel nokta, Hotel El Castillo’dur. Baracoa’dan başka bir şehre gitmek için mutlaka tekrar Santiago de Cuba’ya dönmek zorundasınız. Çünkü yol burada bitiyor. 

CAMAGÜEY




 Camagüey, yaklaşık olarak Küba’nın tam orta yerinde bulunan bir şehir. Büyük bir meydanın yanında bir de küçük meydanı bulunan bu şehirden bir az farklı olarak değişik mağazaların bulunduğu bir cadde bulunuyor. Plaza de Los Trabajadores isimli bu meydanda Nuestra Senora de la Merced Katedrali ve restaurantlar bulunuyor. Meydanda akşam saatlerinde çeşitli müzik ve dans guruplarının gösterileri oluyor. Bu meydandan sonra caddeyi geçtikten sonra Agramonte meydanına geliniyor. Bu meydanda da yine bir başka katedral, Catedral de Santa Iglesia yer alıyor etrafındabir kütüphane ve santranç salonu ve şehir ile özdeşleşen kişinin anıtı var. Meydanın çevresinde ise çeşitli kafeler var. Küba’da seyahat ettiğim süre içinde en ucuz Nescafe’yi bu şehirde içtim. Fiyatı yalnızca 0,25 CUC. Bu meydanı gezerken meydanda bulunan ve ülkenin en ünlü kadın ressamına ait galeriyi görmeden geçmeyin. Agromonte meydanından aşağıya doğru yürüdüğünüzde bir başka meydan olan San Juan de Dios’a geliyorsunuz. Oldukça geniş olan bu meydanın bir tarafında yine her meydanda olduğu gibi bir kilise var. Diğer taraflarda ise restaurant, kafe ve sanat galerileri mevcut. Bu meydandan çıkıp nehir yönüne doğru yürüdüğünüzde ise içinde iki adet çan kulesi bulunan beyaz bir katedral karşınıza çıkıyor. Yanında lise bulunan bu katedralin adı,Convento de Nuestra Senora del Carmen. Bu kilise Camagüey’de iki kulesi olan tek manastırdır. İçini gezmenin serbest olduğu bu kilisenin çan kulesine çıkabilirsiniz. Ancak çan kulesine çıkıp oradan şehri panaromik olarak görmek istediğiniz takdirde kişi başı 1 CUC ödemek zorundasınız. Ödemeye değer. Camagüey şehrini diğer şehirlerden ayıran bir başka özellik ise şehrin bazı sokaklarının duvarlarının şehrin en ünlü ressamı tarafından boyanmış olması. Zaten Küba’da sanata verilen değeri caddelerde veya parklarda gezerken karşılaştığınız heykel ve duvar resimlerden, sanat galerilerinin çokluğundan kolayca anlayabilirsiniz. 

SANTA CLARA




 Che Guavera denince Santa Clara, Santa Clara denince akla Che Guavera gelir ve bu ikisi birbirini tamamlar. Muhteşem büyüklükteki Devrim Meydanındaki Che anıtı, Küba’ya gelenlerin görmeden geçmedikleri bir hac anıtı gibidir. Küba turu yapan acentalar, Trinidad-Varadero güzergahının ortasındaki bu şehirden geçerken mutlaka Che anıtını müşterilerine göstermektedirler. Che Guavara’nın anıtının bulunduğu özgürlük meydanının bir köşesinde ise Ernesto Che Guavara müzesi bulunmaktadır. Santa Clara büyük bir şehir değildir ancak yine Parque Vidal isimli, büyük bir meydanı, meydanın çevresinde Şehir tiyatrosu, müzesi ve kütüphanesi bulunur. Ve bu meydana paralel olarak yer alan Indıpendencia caddesi yer alır. Çeşitli kafe ve restaurantlar ile mağazaların bulunduğu cadde şehrin en hareketli noktalarındandır. Santa Clara’yı Che ile bütünleştiren bir başka öge ise Tren müzesidir. Küba devrimi öncesinde Batista taraftarlarına silah taşıyan tren Che ve arkadaşları tarafından durdurulmuş ve Batista’nın silahlarına el konulmuş. İşte bu trenin vagonları içlerinde o günleri yansıtan fotoğraf, malzeme ve doküman ile bugün müze olarak açık tutuluyor. Küba’da seyrettiğim en güzel canlı müziklerden birini Santa Clara şehir meydanında seyrettim. Gösteri saat 18.00’den sonra yani iş çıkış saatinden sonra Şehir tiyatrosunun önüne kurulan sahnede başlıyor. Yaklaşık 15-20 kişilik bir orkestra müzik yapıyor ve işten çıkan herkes trafiğe kapatılan caddede ellerinde biralar, iş kıyafetleri ile dans ediyor. Herkes hayatından o kadar mutlu ki, bu mutluluğu seyretmekten büyük zevk alıyorsunuz. 

MATANZAS




 Matanzas, tam bir köprüler şehri. Şehirde denize dökülen iki nehir var. Biri Yumuri, diğeri San Juan. Özellikle San Juan nehrinin denize bağladığı noktadaki demiryolu ve trafik köprülerinin görüntüleri gerçekten muhteşem. Tamamen çelik konstrüksiyon olan bu iki köprü ve ırmaklar üzerindeki irili ufaklı diğer köprüler, şehrin “Köprüler şehri” olarak adlandırılmasına neden oluyor. Şehirde biri küçük (Plaza de la Vigia), diğeri büyük (Plaza de la Libertad) meydan bulunuyor. Küçük meydanın etrafında Kafeler ve sanat galerileri, büyük meydanın etrafında ise konservatuar, müzeler ve oteller bulunuyor. Şehir içinde gezerken uzaktan iki kuleli Iglesia de San Pedro Kilisesini görürsünüz. Kiliseden aşağıya doğru yürüdüğünüzde eski Matanzas tren istasyonuna varırsınız.. Tren istasyonuna indikten sonra tren yolunu takip ettiğinizde yol sizi küçük bir köprüye ulaştıracaktır. Balıkçıların serpme ağ ile balık avladıkları bu ince köprü sizi nehrin karşı yakasına ulaştıracaktır. Köprüden sonra tekrar şehir içine vardığınızda karşınıza çıkan merdivenli sokaktan yukarı çıkın.Burada Ermita de Monserrate din okulu ve bir restaurant var. Buradan Yumuri nehrini ve şehrin büyük bir kısmını panoramik olarak görebilirsiniz. Matanzas halkının büyük çoğunluğu şehre yaklaşık bir saatlik mesafedeki Küba’nın en turistik şehri olan Varadero’da çalışıyor. Bir liman şehir olan Mtanzas’ta az da olsa sanayi tesisleri var. Bunun yanında Matanzas ile Varadero arasında yol kenarlarında irili ufaklı petrol kuyularını görmeniz mümkün.

VARADERO




 Varadero Küba’nın Antalya’sı. Varadero Atlas Okyanusu’nun içine doğru uzanmış yaklaşık 20 km. uzunluğunda, genişliği en fazla 1.5 km.’yi bulan bir yarımada üzerine kurulmuş bir şehir. 11,5 km. uzunluğundaki bembeyaz kumsalının çevresinde 4 veya 5 yıldızlı yaklaşık 60 otel bulunuyor. Genelde her şey dahil sistemi ile hizmet veren bu otellerin kumsalında bir taraftan güneşlenirken diğer taraftan rengarenk paraşütleri ve sörf tahtaları ile paraşüt sörfü yapanları seyredebilirsiniz. Varadero, eski araba meraklıları için tam bir cennet. 1924 tarihli bir Ford araba ile şehir turu yapma şansını zaten Küba’dan başka bir yapmanız mümkün değildir. Fotoğraf meraklılarına önerim, bu sahilden gün batımını kaçırmamaları. Ayrıca şehrin ortasında yer alan Retrio Josone parkı, oluşturulmuş yapay gölün etrafındaki restaurant ve kafeleri ile güzel bir dinlenme alanıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder